Uluslararası Kadın ve Toplumsal Gelişim Derneği Başkanı ve Türkiye Değişim Partisi Merkez İlçe Başkanı Nurten Kalyoncu, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutlayan bir mesaj yayınladı.

5 Aralık’ın, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği gün olduğunu hatırlatan Başkan Kalyoncu mesajında Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerine de yer verdi.

“Türk kadını gerektiği şekilde yönetim kadrolarında yer alamamıştır”

5 Aralık 1934 tarihinde Ulu Önder Atatürk ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildiğini kaydeden Kalyoncu, “1930 yılında belediye seçimlerinde zaten kadınlar belediye meclislerinde yer almıştır.

Önce belediye meclislerinde daha sonra köylerde muhtar ve ihtiyar heyeti seçilme hakkına kavuşan Türk kadını, 5 Aralık 1934 tarihinde milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur.

1935’te genel seçimlerde 17 kadın ile mecliste temsiliyet varken ara seçimle bu sayı 18’e ulaşmıştır. Yasa ve seçim kanununda yapılan değişiklikle yüzde 4,5 kadın, mecliste yer almıştır.

Birçok Avrupa ülkesinden önce seçme seçilme hakkına kavuşan Türk kadını gerektiği şekilde yönetim kadrolarında yer alamamıştır.

Medeni Kanun’u hazırlarken örnek aldığımız İsviçre bile 36 yıl sonra kadınlara seçme seçilme hakkını vermiştir.

Sadece ülkemizde değil Avrupa Amerika ve dünyada da kadınların temsiliyet oranı oldukça azdır.

Avrupa’da 37 ülke arasından sondan 3’üncü sıradayız.

Ülkemiz Afrika, Asya ve Orta Doğu ülkelerinden dahi geride. Kadınlara; Ruanda’da yüzde 61, Küba ve Bolivya’da yüzde 53, Meksika’da yüzde 48 ve İsveç’te yüzde 45 oranında temsiliyet verilmekte. Ülkemiz birçok Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden de geridedir. Dünyada 192 ülke içerisinde 117’nci sıradayız” şeklinde konuştu.

“Avrupalı hemcinslerimizden öndeyiz ama kademe yükseldikçe sayı düşmekte”

Dünyada 21 ülkede devlet başkanının kadın olduğunu belirten Nurten Anıl Kalyoncu, “Tabi ki kadınların sadece mecliste, belediyelerde ve muhtarlıklarda olmasının yeterli olduğunu düşünmüyorum.

Ülkemiz geneline baktığımızda karar alma mekanizmalarının tümünde kadınların oranı oldukça düşüktür.

En köklü 10 üniversitemizde şimdiye kadar kadın rektör olmadığı gibi 127 devlet üniversitesinde bugüne kadar sadece 8 kadın rektör görev almıştır.

Akademik hayatta kadın sayısı oldukça fazla. Öğretim görevlisi, idareci ve müdür olarak kadın sayısı her ne kadar fazlaysa rektörlüğe iş geldiğinde sayı azalmaktadır.

Akademik kariyerde öğretim görevlisi olarak Avrupalı hemcinslerimizden öndeyiz ama kademe yükseldikçe sayı düşmektedir.

Bakanların sayısına baktığımızda da 47 kez hükümet kabinesi oluşmuş ve bunlardan sadece 27’si kadın bakan olarak görev yapmıştır.

2021 yılında bakan sayısının 16’dan 17’ye çıkmasına rağmen kadın bakan sayısı 2’den 1’e düşmüştür.

Kadın vali sayısına gelince sadece 3 tane kadın vali görev yapmıştır. Yalova için bir ayrıcalık olduğunu düşündüğüm 2 tane kadın vali ilimizde görev yapmıştır.

Kadın savcı sayısına baktığımızda durum oldukça vahim. Mesleği kabul edilen erkek savcı 430 iken kadın savcı 201 civarındadır.

82 baro başkanının sadece 13’ü kadın. Bunlardan biri de Yalova Baro Başkanıdır.

Cumhuriyet başsavcısı sayısına baktığımızda sadece iki kadın. Gümüşhane ve ilimiz Yalova’da görev yapmaktalar.” dedi.

“Çok çalışmalı ve milletimizin gerçek anası olmalıyız”

Kademe ve rütbe artıkça kadın temsiliyetinin azaldığını ifade eden Kalyoncu, “Günümüzde 600 milletvekilimizin sadece 104’ü kadın.

Onların da çeşitli sebeplerle sayısı 101’e kadar düşmüştür. 81 ilin 33’ünden kadın milletvekili yoktur.

31 Mart seçimlerinde 8 bin 257 başkan adayının 652’si kadın yani yüzde 7,89’larda kalmış ve seçilebilen kadın belediye başkanı sayısı 41’dir!

Biz Türk kadınları olarak kendimizi sorgulamalı ve üzerimize düşen görevi yapıp yapmadığımız konusunda özeleştirimizi yapmalıyız.

Atatürk’ün bize altın tepside sunduğu bu ayrıcalığı sahiplenmediğimiz görülmektedir. Eğer biz aday olma konusunda dahi çekimser kalıyorsak ya da önümüze çıkan engelleri aşmakta zorluklar çekiyorsak, aşmak için de çabalamıyorsak birinci derecede biz suçluyuz.

Haklı mücadelemizi vermeli, meclise girmeli kanun ve yasaların yapılmasında söz hakkımızı kullanmalıyız.

Siyasi partiler kadın kotası koyarak kadınlara ayrıcalık sağladıklarını düşünmektedirler, oysa ki bu bir ayrıcalık değil bir ayrıştırmadır, kandırmacadır.

Kotayı doldurmak için kadınları alt sıralara seçilemeyecek yerlere yazmakta ama kadın kotasını doldurmaktadırlar.

Eğer gerçek anlamda adaletten de pozitif ayrımcılıktan bahsediyorsak fermuar sistemini uygulamak şarttır. Bunu uygulamaktan neden çekiniyorlar?

Oysaki gerçek hak ve adalet bunu gerektirmektedir sırasıyla bir kadın bir erkek olarak listelerde isimler yer almalıdır.

Gerçi seçildikten sonra da işler öyle kolay değil erkek egemen bir topluluğun içerisinde erk bir yapıyla mücadele vermek oldukça zor ama zoru başarmak bizim işimiz, biz kadınlar güçlü varlıklarız.

Haklardan bahsedilirken hakların adaletli bir şekilde dağıtılmadığı da bir gerçektir.

Toplumun yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor, kadınlar güç birliği yapıp toplumun ve dünyanın yönetiminde söz sahibi olmalıdır.

Tabii dünyanın daha güzel daha yaşanabilir bir yer olmasını istiyorsak. Atatürk’ün şu sözünü hatırlatmak isterim: ‘Kadınlarımız, milletin gerçek anası olmak istiyorsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar’

Biz de Atamızın dediği gibi Türk kadınları olarak çok çalışmalı ve milletimizin gerçek anası olmalıyız.” açıklamasında bulundu.